29 Kasım 2009 Pazar

Yemek Sözlüğü


- A - Harfi



Ab: Su

Ab-ı Kevser: Kevser suyu

Ab-ı Revan: Akarsu.  Hayat.

Açmak: Daha az koyu hale getirmek.”Yoğurdu su katarak açacaksın.”

Özellikle hamur pazılarını oklava vasıtasıyla yufka haline getirmek.”Mantı için biraz hamur açacağım.”


Afet-i Devran: Aşıkların güzeller için kullandıkları bir tabir


Ağda: Şekerin az suyla kaynayarak koyulması


Ağdalaşmak: Ağda haline dönüşme durumu.”Şerbeti kaynatarak ağdalaştıracaksın.”


Ağıd: Şurup


Ağız: Doğumdan sonra ilk sağılan koyu inek sütü


Ağız: Defa, kez, kere, sefer, yol: “Bu fırın günde on ağız ekmek çıkarır.”


Ağız ağıza dolu: Tam ağzına kadar;hiç boş yer kalmayacak biçimde dolu olma durumu.”Bakraç ağız ağza su ile dolu.”


Ağız dolusu: Ağzın alabildiği kadar.


Ak: Ayran


Akıt: Kaynatılarak koyulaştırılan pekmez. Yumurta ile yapılan bir tür krep.


Aktaraç: Saçta pişen ekmek ya da börekleri çevirmeye yarayan alet


Alazlamak: Bazı yiyeceklerin yüzünü alevden geçirmek


Alevde pişirmek: Bazı yiyeceklerin ateşin ışık vererek yanması durumundaki pişirme şekli.


Aluça: Bir çeşit erik.


Anar: Nar


Anbar: bir metreküp alımında ölçüsü birimi.


Anber: Ana balığın bağırsaklarında toplanan yumuşak kül renginde bir madde; Güzel koku


Anık: Nane


Anik: Yağ ile soğanın kavrulması.


Anuğ: kokulu ot.


Apaz: Avuç dolusu, bir avuca sığabilecek kadar


Arpacık soğanı: Küçük soğan.”Salataya arpacık soğanlarından koyarsan daha lezzetli olur.”


Artımlı: Pirinç gibi bazı besin maddelerinin piştiği zaman şişerek miktarının artmış gibi görünmesi.


Aşçıbaşı: Aşçıların reisi


Aşılamak: Soğuğa sıcak, sıcağa soğuk su katmak.


Aşlık: Erzak deposu, kiler.


Aşma: Bakırdan yapılmış silindir şeklinde kova.


Aşyağı:Tereyağı


Avcarlamak: Ovmak, yoğurmak:”Salataya koyacağın soğanın acısını almak için avcarlayacaksın.”


Avkırmak: Ovmak


Avuç: Elin ayası ya da çukuru. Avucun alabileceği kadar nesne


Avuç dolusu: İki el birleşince onu dolduracak kadar.


Avurt: Yanakla çene arasındaki boşluk:


Ayvan(=Eyvan): Binaların ikinci katında, anbar önünde sebze ve meyve kurutmaya mahsus ve önü balkonlu yazlık ev.


- B - Harfi




Bab:

1. Uygun, elverişli;hayır, uğur.

2. Kapı.

Bab-ı hümayun: Hümayun kapısı, Osmanlı’da devlet kapısı



Bac almak: Vergi almak.



Ba’dehu: Ondan sonra.



Badya: Ağzı geniş yayvan ve sığ toprak kap.



Bağ: Demet, bağlam: Ekin bağı, ot bağı.



Bağlam: Demet. “Bir bağlam dereotu yeter.”



Bağlamak: Salçayı koyulaştırmak için yumurta, un vb .şeyler ilavesiyle karıştıra karıştıra uygunlaştırmak, gereğince kıvama getirmek



Bahar: Daha çok tatlılarda kullanılan tarçın, karanfil vb. baharat türleri



Bahdeniz: Maydanoz



Bakraç: Kulplu bakır kap;su bakracı;tulumba bakracı



Bakliyat: Bakla, kuru fasulye, nohut gibi taneli sebzelere verilen genel ad.



Bal: Şerbet, şurup



Banadura: Domates



Bardak:

1. Kulplu ve emzikli toprak su kabı.

2. Kimi kez bu kapak ve tabak la birlikte kulplu içki kadehi, maşrabası.

3. Bugünkü anlamda bardak

Bardak dolusu: Bardağın silme alabileceği miktar.”Bir bardak dolusu zeytinyağını tavaya dökeceksin.”



Barhana yüklemek: Taşınmak.



Basmaca: Kayısı kurusu,



Bastı: Patlıcan veya kabakla yapılmış bir yemek.



Bastık: Pestil.



Baş:

1. (İnsan, hayvan ve kimi nesnelerin sayımında kullanılan) tane: On baş sığır; bir baş soğan.

2. Dilim: Bir baş peydir ver.

3. Ölçüde, tartıda tahminin üstünde çıkan kısım

Batman: Miktarı yer yer değişen eski bir ağırlık ölçüsü.”Helva karmak için bir batman yağ gerekiyor.”



Beden: Bakır küçük sahan.



Belek: Hediye



Bezm: İçkili, eğlenceli meclis, dernek;



Binlik: Bin dirhemlil;bir dirhem sıvı alan/şarap, zeytinyağı vb.) büyük şişe



Biti: Bir çeşit dikenli ot.



Boğça(bohça): Ucları bir yere getirilmiş dört köşe bir sargı, büyük çıkın.



Boğum : (Pastırmacılıkta)bir çift sucuk.



Borani:

1. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde üzerine yoğurt dökülen yemekler için kullanılır.

2. Yoğurtlu mantı tatar yemeği.

Bostan:

1. Sebze bahçesi.

2. kavun, karpuz.

Boza kıvamı: Sıvı türünden yiyecek maddelerinde koyu ve bulanık olma hali.”Üzerine biraz da un ekleyerek boza kıvamına getirilir.”



Bozartma: Etin ilk piştiği an.



Bozbaşı: Etli yemek;nohutlu et yemeği.



Börttürmek: Sebzeleri yağda, suda ateş üzerinde bir süre tutarak yumuşatmak..Kuru ısıda bir süre tutarak yumuşatmak.
 
 
- C - Harfi




Camadan: Büyük eşya çantası;yatak meşini;sepet , sandık



Cay-i mevedded: Cay:yer; mevedde: sevme, sevgi.



Cebrail: İslam dinine göre dört melekten biri



Cedel:

1. Sert münakaşa, tartışma;

2. kavga

Cehre:

1. Pamuk ve iplik sardıkları saplı iğ.

2. Tefe ve bir uzunsak cehreye sarılan miktar bürüncük.

Celali:

1. Allah’a ait, Tanrısal;

2. celal adlı kimselerle ilgili olan;

3. Osmanlı’ya karşı baş gösteren isyancılara verilen bir ad.

Cenge: üzüm, hurma salkımı.



Ceviz boyu: Ceviz büyüklüğünde hamur topağı.



Cezve: Genellikle kahve pişirme aracı olan cezve, halk mutfağında ölçü birimi olarak da kullanılmaktadır.”Bir cezve sütü üstüne döküver.”



Cımbıt:

1. Üzüm salkımı.

2. Üzüm salkımındaki küçük salkımcıklar.

Cıngırtma: Un, yağ, yumurta ile kavrulmuş kahvaltılık.



Cıvık: Fazla suya karıştığı için biçimini koruyamayacak kadar sulanmış hamur.



Cıvıl peynir: Yağsız olduğu için bir adı da dinsiz olan Erzurum’a özgü beyaz tel peyniri.



Curu: Sulu



Curultmak: Sulandırmak



Cüda: Ayrı, ayrı düşmüş ayrılmış.



Cünha: Ufak cürüm, küçük kabahat, küçük suç.



Cüra: Yudum
 
 
 
- Ç - Harfi




Çakılmaz: üzerine yoğurt ve bal katılan tereyağlı omlet



Çamçak:

1. Camdan su kabı;büyüğü matsala.

2. Tahta kepçe.

3. Tahtadan bir su kabı ya da tahtası

Çanak: Topraktan yapılan ve fırında pişirilen her türlü kaplar;bilinen toprak tabak;yassı kap;göveç, kase tas



Çay kaşığı: Çaya şeker katıp karıştırmak için kullanılan genellikle standart ölçüde kaşık çeşidi.” İçine bir çay kaşığı limon damlatacaksın.”



Çedene: Kendir, kenevir tohumu.



Çelem: Şalgam



Çengel: Ağaç ya da metalden yapılmış yiyecek askısı.



Çeper:

1. çit.

2. sebze bahçesi.

Çerpleme: Haşlanmış etin salçalı;yağda pişirilmesi



Çevirme: Kuzu, oğla gibi hayvanların şişte, kor ateş üzerinde çevrilerek pişirilme şekli



Çıkın: Sofra bezi.



Çırpmak:Yumurta, yoğurt vb besin maddelerini bir başka aygıt vasıtasıyla özemek.



Çıtmalamak: Küçük küçük parçalar koparmak



Çimcik: Baş parmakla işaret parmağının ucu arasına alınabilen miktar. “Bir çimcik tuz.”



Çimdik: Başparmakla işaret parmağı arasında tutulabilecek kadar:



Çintmek=çentmek Çok ince ve çok küçük doğramak



Çirtmek: Çok ince ve küçük doğramak



Çitmik: Bir üzüm salkımının ayrıldığı küçük kollarından her biri;ufak ufak salkımlar, cımbıt.



Çokal: Kaba ve kalın sırlanmış toprak kap.



Çorba kaşığı: Çorba içmek için kullanılan , tahta, metal vb. kaşık çeşidi.



Çortti: Lahana turşusu.



Çömçe: Kepçe, büyük tahta kaşık



Çüt: Çift



- D - Harfi




Dağar: Omuza ya da sırta takılır büyük deri torba.



Dağarcık: Omuza ya da arkaya takılan deri çoban çantası.



Dahan: Dehan, ağız.



Dalak:

1. Petek, bozulmamış bal peteği, kovanın yanlarındaki küçük beyaz bal peteği.

2. Doğranmamış peynir parçası.

3. Tekerlek biçiminde kaşar peyniri.

Damacana: Binlik;çevresi hasırlı büyük karınlı şişe.



Damla:Sıvı besin maddelerinde küçücük bir yuvarlak durumunda düşen miktar.”



Daraklı: Etin fileto kısmı.



Dar getir: Topla derle getir.



Darp: Karın zarı



Davar: Koyun ve keçi.



Debe:

1. Dibi yuvarlak, ağar-devrilmez bir tür bakraç;bal, yağ çömleği, cıva bardağı.

2. Ağzı dar, altı geniş kapaklı yağ kabı.

3. Sıvılar için kullanılan yuvarlak ve yayvan dipli kap..

Değirmen: Kahve biber vb. çekmek için el değirmeni



Deleme: Yağı alınmış, çiğ sütten yapılan peynir



Demet: Bir türden olan nesnelerin bir araya getirilip bağlanmışı;deste;biçilmiş ekin destesi;ince odun ve çalı demeti;buğday demeti;çiçek demeti



Demlemek:

1. (çayı) Kaynar suyun içine attıktan sonra renk ve koku vermesi için bekletmek.”Çok demli çay dokunur.”

2. Pilavın piştikten sonra kıvamına gelmesi için beklemesi gereken zaman.”Pilavı pişirdikten sonra bir süre dinlendireceksin.”

Denk:

1. Bir hayvan(deve, at, katır, eşek) yükünün yarısı.

2. Bir hayvan yükünü dengede tutan iki yarısından her birisi

Dest: El.



Deste:

1. Demet, bağ, top, tutam.

2. Yirmi dörtlük kağıt paketi.

Destebaşı: Örnek olarak destenin üzerine konulan nesne..



Desti: Topraktan yapılmış kulplu su, şarap vb.kap.



Dığan: Yağ tenceresi



Dıkılmak: tıkınmak, yemek yemek.



Dıkım: Bir seferde ağza alınabilecek miktarda besin maddesi



Dıraht: Ağaç.



Dıska: Tutam



Dibini kaplayacak kadar: Yemek pişirilecek kabın alt yüzünü kaplayacak ölçüde yağ, su veya besin maddesi



Didmek: Didiklemek.Pişirilen etleri çekiştire çekiştire parçalayarak ufaltmak.



Dilim:

1. Özellikle ekmekleri uzunlamasına kesme şekli.”Dilimlenmiş ekmeklerin üzerine çemenli suyu gezdiriniz.”

2. Bir nesneden dil uzunluğunda kesilmiş olan dar parça:Ekmek dilimi.

3. Kimi meyvelerin içinde kendiliğinden bölünmüş olan parçalar: Mandalin, portakal dilimi

Dirgit: Buğday, nohut, mısır vb. tahılların haşlanarak üzerine ceviz, haşhaş vb. konarak yenmesi..Diş hediği.



Diş: Dişe benzeyen nesneler için kullanılır. Bir cok sebze ve meyvenin her bir iri çekirdeği için de kullanılır. Sarımsak dişi vb.



Divlek: Kavun.



Doğramak: Çeşitli besin maddelerini keserek küçük parçalara ayırmak



Dondurmak: Bazı yiyecek maddelerini soğutarak katı duruma getirmek.



Doruklama: Bir doruk bir tümsek yapacak biçimde, yanlarından dökülüp taşacak gibi doldurulan.



Doyumluk: Doyacak miktarda olan.



Döğme:

1. Döğülüp kabuğu çıkarılmış buğday.

2. Kepeği alınan pilavdan yapılan yemek.

Dönderme: Mayasız hamurdan yapılan ve yağda kızartılan pide.



Dörek Otu: Dere otu



Döş: Göğüs, bağır;kucak;vardon;karın boşluğu;kaba et.



Dövmeç: Yağda kızartılmış pestil.



Dudak payı: Bardak ya da fincan gibi kapları, ağza kadar doldurmayıp 3-4 mm derinliğinde boş yer bırakmak.



Duhan: tütün.



Duvak Açımı: İzmir’de düğünden sonra yapılan ve damat tarafı genç kızlarının, gül dallarıyla gelinin duvağını açması töreni.. “Yemiş” veya “Çeyiz inme” töreni



Duvak Örtme:Afyon’da kız alma töreninde kızın başına “okuyucu” denilen kadın tarafından bir örtü getirilerek kıza mahrem olan erkek akrabalarının takı takması adeti…



Dübek: Dibek



Düğürcek: Bulgurun en ufak cinsi



Dünürlük: Kız tarafı ile söz kesmek için yapılan toplantı.



Dürü: Nişan, düğün, doğum vb. törenlerde kız ve erkek tarafının birbirlerine aldıkları hediyeler.



Dürüm: Bükülmüş ya da kıvrılmış nesne ya da yiyecek; dürülüp tomar edilmiş yiyecek ya da nesne



Düşük: Ekmeğin yarısının tandırda kalması.



Düven: Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, altında keskin çakmak taşları bulunan kazık biçiminde araç



- E - Harfi




Ehl-i keyf: Keyif ehli



Ekmek (eylem olarak): Yiyecek ve içeceklerin üstüne tuz, biber vb. baharatları serpmek. “Cacığın üzerine nane ekeriz.”



El:

1. Bir elin kavrayacağı miktar.

2. Bir el: Beş tane:yüz el bamya.

El bastımı: Bir ele sığabilen, bir avuç, bir tutam.



El ayarı: Halk mutfağında yemeklerin çağdaş ölçülere göre değil de, önceki deneyimlere göre pişirilmesi.”



Elpeze: Deste, demet:



Elvan: Rengarenk, alacalı.



Emare: Konuk



Erişte: İne kıyılmış, kurutulmuş hamur.



Eşki: Ekşi.



Ekşili: Turşu



Etmek: Ekmek



Etli hangel: Mantı



Eysıran: Hamur işlerinde kullanılan alet.



Ezmek: Besin maddelerini baskı altında şekil değiştirtmek


- F - Harfi




Fasla: Büyük parça et.



Ferfene: Ortaklaşa yapılan yemekli içkili toplantı.



Fetir: Kalın ekmek.



Fıçı: Badya, tekne, varil.Uzunluğuna kesilmiş tahta parçalarından yapılan ve üzerine ağaç ya da demir çember getirilen kap.



Fındık içi:İçi fındık büyüklüğünde besin maddelerini belirlemek için kullanılır.



Fincan: Kahve ya da çay içilen kap



Firik:

1. Taze.

2. Olgunlaşmaya başlayan tahıl

Fiske: Parmaklardan birinin ucunu baş parmağın başına iliştirip birden bire ileriye fırlatarak yapılan vuruşla dağıtılan miktar.



Fişek. 25 gram ağırlığında fişek biçimi tütün paketi.



Fokurdayıncaya kadar kaynatmak: Fokur, fokur ses çıkararak pişirme



Furun: Fırında bir ağızda çıkarılan ekmek



Futa: İki dibinden açık, pazara üzüm götürmeye yarayan varil;üzüm varili



- G - Harfi




Gabartlama: Mayalı hamur ile yapılan kızartma.



Gavurga: Kavrulmuş buğday, mısır, arpa.



Gece Yemeği: Isparta’da ölü için ilk senesi içinde bir davet yemeği. Bu yemekte kabune atıldığı gibi ölünün sevdiği yemekler de yapılabilir.



Gelin Alıcı Yemeği:Kütahya’da düğün günü oğlan evinde yapılan yemek



Gelin boğan: Bulgurun en ufak cinsi(düğürcek)



Gelince: Mayalanınca



Gendime: Dövme de denilen aşurelik buğday



Gerdel: Konağın geniş ve boysuz olanı;süt ya da benzeri nesneler koy- maya, hayvanlara yem vermeye yarayan kova biçiminde tahta kap.



Gerin: Lezzetsiz acı su.



Gezdirmek:Bir şeyin üzerinde dolaştırarak dökmek.



Giliç:Ekşili, terbiyeli köfte.



Giliş: Pütürlü



Golot: Ocakta ve tandırda yapılan yemek.



Göbelek: Bir çeşit yenilebilen mantar



Gömeç: Ebegömeci



Görek: Görelim.



Göynük: Ufak kap;deveden süt sağılan torba, süt tulumu;süt tuluğu;kıl yoğurt torbası.Arpa torbası anlamına da gelir..



Göz ayarı/kararı: Halk mutfağında standart ölçü birimleri yerine daha önceki deneyimlerden kazanılan ölçme şekli.



Göz göz oluncaya kadar: Pilav gibi bazı yemekler piştikten sonra üzerinde göz büyüklüğünde deliklerin oluşması



Guşhane(=Guşgana): Tencere.



Guymak: Mısırla yapılan yemek.



Güğüm:

1. Bakır desti: musluklu güğüm;asma güğüm, sahlepçi güğüm, şerbetçi güğümü.

2. Bakır su ibriği.

Güvey Yemeği: Antalya’da düğün günü oğlan evinin verdiği yemek:Terbiyeli pirinç çorbası, etli fasulye veya patates, üzeri etli pilav, keşkek, irmik helvası zerde…den kuruludur.


- H - Harfi




Habbe: Tahıl tanesi(lokma anlamına da kullanılır).



Hafif ateş: Yiyecekleri az ateşte pişirme şekli.”Pilavı hafif ateşte yapacaksın.”



Halka çekmek: Soğanın halka halka doğranması şekli.”Soğanı halka çevirerek doğrayacaksın.”



Hangel: Mantı.



Haral: Büyük çuval



Harar:

Pek büyük meşinli çuval, kıl çuval.

Büyük sepet ya da küfe.

Harlı ateş: Harıl harıl yanan ateş



Harman:

Döğülmüş tahıl yığını.

Döğülmüş fakat henüz samandan ve kavuzdan ayrılmamış tahıl yığını.


Harmut: Sıcak suyu ılıştırmak için ayrılan soğuk su.



Harnup: Keçi boynuzu.



Harşo: Mısır unu ve soğandan yapılan bir çeşit yemek.



Haside: Un, şeker ile yapılan, üzerine tereyağı dökülen tatlı.



Hasuba: Şekerli kaymak



Hasude: Şekerli kaymak.



Hasuta: Mısır unu, pekmez, yağ ve nişasta ile yapılan bir çeşit yemek.



Hasta: Pekmezle yapılan helva.



Haşgeç: Haşhaş



Haşıl: Yumurta ve unla hazırlanan bulamaç



Haşil: Bulgur yemeğinin sulusu.



Haşlanıncaya kadar: Kaynatıp ya da üzerine yakılmış yağ dökülerek pişirme şekli.”Haşlanmış yemekler ihtiyar içindir.”



Helim aşı: Keşkeklik, buğday ve baharatla yapılan aş.



Helise: İçi temizlenmiş hindi, ya da kuzu ile keşkeklik buğday yağ konularak hepsi eriyip bir kıvama gelinceye kadar pişirilen güç verici yemek.



Helke: İçerisinde süt, ayran vb. sıvı maddeler taşınan madeni kap



Helpik: Yumuşak



Helva Basmak: Helva yapmak



Herle: Su veya yağa kavut dökerek kavrularak yapılır.



Hernub: Keçi boynuzu yemiş.



Hevenk: Birçok salkımlardan yapılan askı;uzun bir deyneye bağlanmış üzüm, elma, armut vb. meyveler dizisi, demeti.



Heybe:

Giyecek konacak iki torbalı hurç.

Atın eğerinden geçirilip eşya konan iki tarafı kese, eğer çantası.

İçinde gezginin eşyası taşınan bir büyük deri çuval ya da çanta.

Heybe gözü: Halk arasında bazı yiyecek maddelerinin ödünç alımında kullanılır.Heybe gözünün alabileceği kadar.



Hıla: Yaygı, büyük örtü



Hıngel: Mantı.



Hışik: Dut kurusu



Hıtap: Kömbenin bir diğer adı



Hızır gavutu: Buğdayın sac üzerinde kavrulup içine dut kurusu katılarak havanda dövülmesi



Hon: Ekin biçerken, biçen kişilerin bir defada biçtikleri alana verilen ad.



Hon kesen: Ekin biçenlerin başında bulunan ve deste başı da denilen kişi



Hoşaf: kuru meyvelerle yapılan sulu yiyecek..



Hörre: Unla yapılan bir çorba.



Hörre aşı: Un kavurması yemeği.



Höşmerim: et ve yumurta ile yapılan bir çeşit yemek...peynir helvası.


Hurç: Gönden ya da bezden büyük heybe.



Huş eylemek: Tatlı yapmak. içki içmek.



- I - Harfi






Ilgar: Filiz, meyve ağaçlarında aşı için kullanılan sürgün



Ilık: Soğukla sıcak arası.



Iskıran: Hamur işlerinde kullanılan bir alet


- İ - Harfi




İçim: Bir yudumla içilecek miktar.



İçimlik: Bir defada içilecek kadar nesne.



İçlemek: İç koymak



İki tıkırdayıncaya kadar: Pişirmede kaynama noktasına ulaşılınca çıkan sese göre pişirme ölçüsü.



İlistir: Süzgeç



İlkyaz: İlkbahar.



İnce açmak:Hamur bezelerini oklavayla birkaç mm. Kalınlığında yayvanlaştırmak.



İnce bulgur: Taneleri ince, ufak bulgur. Bkz. Simit



İnce Yemekler: Kütahya ve Aydın’da yapılan en özenli davet yemeklerine verilen ad.



İnehan: Çok yiyen, obur.



İri iri doğramak: Yiyecek maddelerini büyükçe parçalar halinde kesmek.



“Türlü yapacaksan patlıcanları iri iri doğrayacaksın.”



İsot: Biber


- K - Harfi






Kadeh-i sahba: Şarap kadehi.



Kadr ü kıymet: Onur ve değer, itibar.



Kahve kaşığı: Kahve karıştırmak için kullanılan kaşık çeşidi.Kahve kaşığının alacağı miktar.



Kalbur: Tahılı samandan ayırmaya yarayan bu aygıt, ceviz gibi yemişlerin değişiminde kullanılır.”



Kalbur hurma: Kalbur üzerinde yuvarlanarak şekillendirilen hamur tahtası.



Kalıp: Bazı yiyecek maddelerinde parça anlamında.”Bir kalıp peynir.”



Kamış: Sürahi



Kân: maden ocağı, maden kuyusu.



Kangal:

1. Büyük, bükülmüş ve toplanmış ip turası.

2. Yün çilesi.

3. Halka.

4. Sucuk gibi tekerlek biçiminde bükülmüş şeylerde parça.

Kap: içine katı ya da sıvı herhangi bir nesne konulan, üzeri kapalı ve örtülü ya da açık, kapaksız, kulplu ya da kulpsuz araç. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde farklı adlarla karşımıza çıkar: Boru, tüp, çamçak, çanak, çömlek, dağar, gerdel, kadeh, kase, kılıf, kırba, kova, leğen, lüle, mahfaza, maşraba, sahan, sürahi, şişe, tas, tencere, zarf, lenger, bardak vb.



Kapama: Çanakta soğanlı etle birlikte, tavada pişirilen nohutlu etli pilav.



Kapama çanağı: Kapama yapmak için içerisinde et pişirilen toprak kap



Karamıh: Bir çeşit böğürtlen



Karmak: Toz halindeki besin maddelerini su ile karıştırarak hamur haline getirmek.”



Kâse:Yayvan, cam, porselen ya da kristal, kapaklı, kapaksız, kulplu, kulpsuz kap: Çorba kasesi, hoşaf kasesi, tatlı kasesi, kaseli kaşık.



Kartol: Patates.



Kaşık:

1. Bildiğimiz anlamda türlü büyüklükte kaşık.

2. Değirmencinin öğütme payı alarak aldığı ölçü.

Kaşığın burnu: Çay, tatlı ve yemek kaşığının uç kısmının alacağı miktar. “Şekeri kaşığın burnuyla dök.”



Kaşkaval: Bir peynir çeşidi.



Kat:

1. Tabaka: İki tabaka kağıt.

2. Bütünüyle bir takım giyecek: Bir kat elbise;iki kat çamaşır.

3. Derece, miktar: İki kat yapı.

4. Çarpı, kere:Bir sayının üç katı vs.

5. Büklüm: İki kat yün ipliği.

6. Derece, mertebe:yedi kat el.

7. Altı okka tahıl alan, silindir biçiminde, ağaçtan yapılmış bir tahıl ölçeği.

Katıklı çorba: Ayranlı çorba.



Kat kat döşemek: Üst üste yerleştirmek.”Yufkaların arasını yağlayarak kat kat döşeyeceksin.”



Kavurmak: Orta ateşte su katmadan pişirmek.



Kavut: İlaç olarak kullanılan kaynatılmış çiçek ya da bitki suyu.



Kayasa: İyi mayalanmış, sert ve ince tandır ekmeği



Kaygana: Omlet.



Kaygu: Kaygı.



Kaynar: Pişirilen yemeklerin ya da sıvıların hırıltılı bir ses çıkararak yüz kısmının oynar hale gelmesi.”Kaynara batırıp çıkaracaksın.”



Kaysefe: Kayısı dut suda kaynar yağ konulur.



Kaysı: yumurtanın olgun kaysı kıvamında pişme şekli.



Kef: Kaynayan et suyunun üzerinde biriken köpük



Kelecoş: Doğranmış ekmek ya da yufka üzerine kavurma ve yağsız peynir koyarak yapılan yemek.



Keledoş: Pancar, mercimek, yoğurt veya kurutulmuş çökelekten yapılan yemek.



Kelem: Lahana.



Kelle: Toprak ve yumru nesne: Bir kelle şeker;bir kelle peynir.



Keliser: Sacda etin iyice kızartılması ile yapılan yoğurtlu yemek.



Ketler:

1. kulpsuz, yavan sepet.

2. küçük fundalık

Keme: Bir tür orta büyüklükteki patates: Daha çok Güney Doğu Anadolu’da bulunur.



Kemis: Kevgir, süzgeç



Kendini toplamak: Yemek malzemesinin pişirilerek belli bir kıvama gelmesi hali.



Kepçe:

1. Tahtadan, bakırdan, demirden köpük alacak büyük kaşık, kepçe.

2. Çamçak vb. içi oyuk bir alet.

3. Bir kepçenin alabildiği kadar:

Kere: Eritilmiş yağ



Kesik: Çökelek



Kesikli İç: Aydın’da böreklere konulan çökelekli iç



Kesmece: Pestil



Kete: Yağlı yapılan ekmek.



Keyveni: Aşçı



Kırba:Gönden su taşımaya yarayan kap, meşin su tulumu.



Kırık:

1. Çok az miktar,

2. Ortadan bölünmüş bakliyat için kullanılır.

Kırım: Bazı katı maddelerde parça anlamında kullanılmaktadır.



Kısım: Apaz, avuç;avucun kısıp bir sıkıp tutacağı kadar nesne, tutam: Bir kısım arpa.



Kıvam:

1. Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen limonlu şeker eriyiği.

2. Koyuluk, arzu edilen şekil.

Kıyım: Kıyılmış, kesilmiş ya da iri iri parçalanmış bir tek miktar: “Bir kıyım tütün.”



Kıyma: bıçak ya da özel makineden geçirerek ufaltılmış et.



Kıymık: Kesilmiş nesneden kopan ve ayrılan ufak parça, kesmik.



Kıyye: Okka, dört yüz dirhem.



Kibrit çöpü gibi doğramak: Bazı besin maddelerini kibrit çöpü büyüklüğünde eşit parçalara ayırmak.



Kilinder: Tenekeden ya da çinkodan kulplu iki okkalık bir kap.



Kilit et: Etin bütün halinde pişmesi



Kişmiş: Çekirdeksiz üzüm.



Kitirig: Tandırın duvarda kalan incecik kısmı.



Kitlama çay: Şekeri ısınarak ya da ufaltılmış şekerleri ağızda eriterek içilen çay.



Kitlamak: Isırmak.



Kolakas: Turpa benzer bir bitki



Koltuk: Gelinin oğlan evine gelince damadın koluna girerek eve girip yüz görümlüğü olarak duvağının açılması töreni



Korova: Üzümden yapılan ekşili içecek.



Koruk ekşisi: Koruk suyu



Kot(god): Tahtadan çevresi çemberli tahıl ölçüsü.



Kotarmak: Gerçekleştirmek, becermek.



Kova(koğa): Demirden, çinkodan, meşinden, tahtadan, tenekeden kulplu taşınır kap.



Koyulaştırmak: Kıvamlı hale sokmak.



Koz: Ceviz.



Köremez: Çiğ sütle yoğurt karıştırılarak pişirmeden yapılan yemek



Köseği: Sac üzerinde pişen hamuru çevirmek için kullanılan araç



Kösültmek: Yağla soğanı öldürmek



Köttü: Köfte



Kulak memesi:Kulağın yumuşak ve kıkırdaksız olan alt ucu kıvamındaki hamur.



Kupa: Kadeh, bardak, kase.



Kur’a: Yalnız tesadüfe ve talihe bağlı bir ayırımı yapmak üzere başvurulan her türlü vasıta, ad çekme.



Kuru: Sulu karşıtı.”Kuru kayısı.”



Kur’ud: Primadlar, bütün maymun çeşitleri ve bazı alimlerin sınıflamasına göre, insanları da içine alan memeliler takımı.



Kurut: Yoğurt süzmesinden kurutularak yapılabilir.Kışın ezilerek çorbalara katılır.



Kurut aşı: Kurutulmuş çörekten yapılan, soğuğa karşı mukavemet verici aş.



Kuşbaşı: Aşağı yukarı küçük bir kuşun başı büyüklüğünde olan et parçası.”Kuşbaşı etlerini öldürünceye kadar ateşte kavururuz.



Kuşgana: Küçük tencere, kap



Kutnu: Pamuk



Kutu:

1. Çoğu süslü, ufak, türlü türlü kap:Bir kutu lokum.

2. Kilenin sekizde birine eşit tahıl ölçüsü.

Kuymak: Mısırla yapılan bir yiyecek.



Küfe: Ağaç biçmesi çıta ve çemberden örme derin sepet, küfün;ağzı açık çit sepet:Ekmekçi, beygir, hamal, rençber, manav, kefesi.



Kül pagaçı: Saç içinde pişirilen çörek.



Külah: Tersine ehram biçiminde kağıttan kap:Çekirdek, leblebi, şeker külahı.



Külah şeker: Mevlidlerde dağıtılan hazırlanmış külah içindeki şeker.



Külek(güvlek): Tahtadan yapılan, yarım fıçı biçiminde su kovası;sütün sağıldığı kova;yağ koymaya özgü ağaçtan yapılan kutu;kulplu kova, gerdel: Bal pilac, zerde yoğurt kabı.



Kümar: Helva fıstığı



Küme: Birikinti, tepecik, yığıntı, höyük;top, yığın, çok sayıda canlı ya da cansız varlıklar:



Künar: Helva fıstığı



Küncü: Susam.



Küp: Kulpsuz, emzikli, ağzı dar ve karınlı büyük toprak kap: Altın küpü sarap küpü, su küpü.



Küpçeğiz: Küçük küp.



Küpecik: Ufak küp.



Kürek: Ateş, kar, kül, toprak v.b nesneler almak için kısa ya da uzun saplı, düz ya da kenarlı tahtadan demirden yapılmış bir alet:



Küt: Pişirilme tandıra düşen ekmeğe denir.



Kütük: Bir tür kovan.



Küzbere: Bir tür baharat



- L - Harfi




Lahim: Etli, semizotu .



Lak: Kayısı kurusu



Lalanga: Yağda pişirilen hamur yemeği veya tatlı.



Lavaş ekmek: yufka gibi fakat ondan daha kalın açılarak tandırda pişirilen ekmek.



Laza: Pek küçük tekne, bal teknesi;en büyük boyda çamaşır ya da hamur teknesi.



Lazut: Mısır.



Lenger: Büyük, yayvan toprak ya da bakır kap



Levh: Yassı, düz.



Lime lime:Küçük parçalar halinde



Livik kurutması: Mısır yaprağına benzeyen yapraklarının tadı ekşi ve buruk olan yemeği yapılan bir çeşit ot kurutması.



Lut: Tatlı yemekler.



Lobiye: Fasulye



Loglaz: Taze veya kuru fasulye, börülce.



Lokma: Bir seferde yutulacak miktarda yiyecek;ağız dolusu yiyecek; genel olarak yiyecek:



Lor: Çökelik bulgur yaprağa sarılır.



Lüle:

1. Musluk, bir su kemerinden gelen suyu ölçmek için su ölçüsü.dört çuvaldız, bir masura;dört masura bir lüledir.

2. Tütün, akide şekeri v.b nesneleri, kuru yemişleri koymak için kağıttan yapılmış bir külah.
 
 
- M - Harfi




Macun: İzmir’de misafire şeker yerine özel kaplarında ikram edilen çeşitli tatlılar.Sakız macunu vb.



Macun gibi: Besin maddelerinin hamur kıvamındaki durumu



Malhıta: Mercimek



Mamiye: Bamya



Manca: Düğün yemeği hazırlamak



Maş: Baklagillerden yenilebilen bir bitki



Maşraba: Gümüş, bakır ya da çinko su içecek kap.



Matsala: Yarım fıçı gerdel; küçük boyda badya, tekne:.



May:

1. yağ, tereyağı.

2. yoğurt.



Mayıs: Taze sığır gübresi.



Meclis:

1. toplanılacak yer.

2. görülecek bir mesele için bir araya gelmiş insan topluluğu.



Meclub:

1. Celb olunmuş, başka yerden getirilmiş olan.

2. taraftarlığı kazanılmış bulunan.

3. tutkun.



Mertibaniye: Büyük bakır tabak



Mestane: Sarhoşca



Musakka: Ufak parçalar biçiminde doğranmış sebzelerin kuşbaşı, et, kıyma ve soğanla pişirilmesiyle yapılan bir yemek.



Mısırga:

1. domates.

2. tahıl.

3. darı.

Mihman: Misafir, konuk



Miniyet: Ekmek yapımında kullanılan bir tür tahta



Mirik: Domates



Miyane: Yağla unun kavrulması, zaman zaman yoğurt ve yumurtayla da yapılabilir.



Murabba: İzmir’de misafire şeker yerine çeşitli meyvelerden hazırlanarak ikram edilen tatlı



Murtuga: Unu yağda kavurarak yapılan şekersiz helva.



- N - Harfi



Nail olmak: Muradına ermek, ele geçirmek.



Nan: Ekmek



Nar Nerdengi: Nar ekşisi



Nazir: taze.



Nazlamak: İkramlamak, ağırlamak



Nebat: nöbet şekeri



Necer: Yağ kesen bıçak.



Nevi: Çeşit



Niğreç: Tekne ya da tahtadaki hamuru almaya yarayan demir araç.



Nöbet Şekeri: Löbet şekeri



- O - Harfi



Okuyucu: Düğüne çağrı yapan kimse.



Oma/omar kemiği:

1. Bel kemiği

2. Uyluk kemiği

3. İri kemik.



Omaç:

1. helva.

2. un çorbası.

3. undan yapılıp kışa saklanan yiyecek.

4. pekmez ve ekmek kabuğu ile yapılan ekmek.

Omca: Bağ, (asma)kütüğü.



Ondalık:

1. Eskiden üründen ödenen ya da hizmet için verilen vergi ve ücret.

2. Herhangi bir yüzdelik;bir iş, ya da satış karşılığı verilen ücret;komisyon.



Orcik: Cevizli sucuk



Ovmak: Bazı besin maddelerinin üzerine basa basa ezmek.



- Ö - Harfi



Öd: Yürek.



Ölçek:Çeşitli besin maddelerini ölçmede kullanılan birimler.”Bir ölçek un”



Ölçü: Herhangi bir nesnenin boyunu ya da miktarını öğrenmek için o nesnenin gerçek ölçüsü:



Örselemek: Çeşitli besin maddelerinin canlılığını giderip, uygun bir şekil almasını sağlamak eylemi.



Övelemek= ufalamak: iki el arasında biçimlendirmek.



Övez: Üvez ağacı ve meyvesi.



Övmek: Una su serpip elle ovularak yapılan küçük hamur topakları



Özemek: (yoğurdu) Daha ince ve kıvamlı hale getirmek için çırpmak



- P - Harfi



Paça Günü: düğünün ertesi günü arkadaşlarıyla kız evine giderek yemek yiyerek hediye alma töreni.



Pahaç: Yuvarlakça taş veya sacda pişirilen mısır ekmeği.



Pahnut: Toz haline getirilmiş kuru dut



Paket:

1. Elde götürülecek, ya da yollanacak gibi sarılmış, bağlanmış nesne.

2. Belli sayıda ve miktarda nesnenin konulduğu, çoğu kez mukavvadan kap: Bir paket çay, bir paket sigara.

Palaz: Etli.



Paluze: Bir çeşit pelte tatlısı.



Parça et.:Yemeğe konacak etin belli büyüklükte küçük parçalara ayrılması hali.



Parmak: Parmakla alınan miktar: Bir parmak bal.



Parmak tutamı: İki parmağın tutabileceği kadar, kısım.



Parpalamak: Yağla soğanı ateş üzerinde öldürmek



Patata: Patates



Pay: Bölük, kıta, parça;bir kimsenin hissesine düşen miktar.



Payam: Badem



Pazı: Yufka açmak için parçalara ayrılan hamur.



Pek:

1. Sağlam, dayanıklı.

2. Hamurda katılık.

Pelit: Mayasız hamur ekmeği.



Pembeleşinceye kadar kavurmak: Yemeklere konacak soğanın yağda pembe renk alıncaya kadar kavrulması hali



Peyvaz: Piyaz



Peskütan: Tuzlu ayranın kaynatılıp süzdürülmesiyle elde edilen çökelek.



Pezik: Yaprak



Pirpirim: Semizotu



Pişi/bişi: Ortası delik olmayan hamur.



Pişim: Yemeğin bir kerre kaynaması, kaynayış, pişiş.



Pişirim:Bir kere pişecek miktar;bir tek yemeğe yetecek kadar:



Pul: Yuvarlak, ince, küçük.”pul biber.”



Put:

1. Bir teneke(buğday, yağ).

2. Üç-dört tel ipliğin büküm;hamcı esnafının büktüğü iplik.



Püskü: Tutam, iki parmak ucuyla tutulacak miktar:



- R - Harfi



Rahiye: Bal arısı.



Rapata: Tandıra ekmeği koymak için yapılan çaput.



Rayiha: Güzel koku



Reyhan: Güzel kokulu bir bitki



- S - Harfi



Sac: Üzerinde hamur pişirilen metal.



Sac kavurma: Sac ters çevrilip çukur kısmında yupılan et-sebze kavurması.



Saçmak: Bir şeyi hızla ya da çokça yemek üzerine serperek dağıtmak



Sahan: Bakırdan, pirinçten, çiniden, gümüşten v.b yapılmış yayvan ve kapağı düğümlü kap:



Saki:içki toplantılarında içki dağıtan kişi…manevi olarak Tanrı’dan alınan aşk şerbetini dağıtan kişi.



Salkım: Yukardan aşağıya sarkıp duran şey, askı, hevenk, üzüm salkım



Samsa: Baklava dilimi, baklavaya benzer bir tatlı



Samut: Dereotu



Sap: bitkilerin yaprakları üzerinde tutan gövde kısmı



Sası: Tatsız, tuzsuz



Sebzevat: Sebzeli.



Sele: Sepet, kulplu büyük sepet: Bir sele zeytin.



Senit: Hamur tahtası



Sepet: Sazdan, uzunluğuna kesilen söğüt dallarında ve hurma liflerinden örme, kulplu ve kulpsuz, küfe gibi büyük kap.



Ser-mest: Sarhoş.



Serpmek: Şuraya buraya dağıtılacak biçimde dökmek.



Sıkım: Kapalı elin aldığı miktar.



Sıkma: Dürüm.



Sıra Yemekleri:Afyon’un en özenli davet yemekleri.Bu davette iki yemek bir tatlı sırasıyla kırk yemeğe kadar çıkılabilir.



Sırzınt: Kuşbaşı et kavurması



Siğer: Güveçte türlü yemeği.



Silepçe: Bakır süzgeç, kevgir



Silme: Doruklu ve tepeleme olmayan ölçü;ağzı ağzına, dopdolu; kabın kıyısına değin doldurulmuş.



Simit: İnce bulgur



Sini: Kenarsız büyük tepsi;üzerine yemek konup yenen sofra tablası; yemeklerde masa yerine kullanılan madenden yuvarlak kap.



Sitahan: bulgurun yapıldığı yer.



Sitil:

1. Kulplu bakır su kabı;büyük bakraç;kulplu güğüm ve ibrik.

2. Atlara su verilen madenden büyük kova.

Siviş: Filiz



Soda: Karbonat



Sofra:

1. Tahtadan ya da madenden masa yerine kullanılan tepsi.

2. Sofra dolusu türlü yemek:”O gün iki sofra konuk çağırdık.”

Sofra çıkarmak: Sofra hazırlamak.



Soğuk: Sıcağın karşıtı.



Soharaç: İnce doğranmış soğanı yağda kavurarak yapılan yemek.



Somun:

1. Yuvarlak ekmek;fırında pişmiş mayalı kabarık buğday ekmeği

2. Hamur topu.



Söğürtme: Fırında pişmiş ve dövülmüş patlıcan



Sulandırmak: Katı durumdaki bir besin maddesini su katarak yumuşatmak.



Sulu: Suyu çokça olan.



Surahi: Emziksiz ibrik, küçük damacana.



Sünüber: Helva fıstığı



Suyunu çekmesi: Yemeklerde pişirme neticesindeki su kaybının kaybolması hali.



Sücük: Yoğurt suyu.



Sümüksü: Nemli, akıcı, yapışkan bir kıvamı anlatır.



Sünmek: Kopmadan uzamak hali.



Sütlü: Sütlü aş, sütlaç.



Süve taşı: Ekmek pişirmede kullanılan dört köşeli yassı taş



- Ş - Harfi



Şak: Parça, bölüm.



Şebit: yufka ekmek.



Şecer: Ağaç



Şemşamer:

1. ay çiçeği

2. yer elması.

Şerbet: Belli olaylar sebebiyle konuklara sunulan şekerli içecek.



Şerbet şekeri: İçinde karanfil, baharat ve şekerci boyası bulunan, baklava biçimindeki kırmızı şeker.



Şıldan: Koyun kursağından elde edilen maya



Şıra: Üzüm suyu.



Şile: Bir çeşit bulgur çorbası.



Şişe: İçine her türlü sıvı nesneler konan, türlü biçimde ve büyüklükte cam ve billur kap



Şiveydiz: Taze soğan, sarımsak ve etle yapılan bir çeşit yemek.



Şule: Alev, ateş alevi.



Şurubunu içmek:Tatlılarda hamurun şerbeti içine alması hal



Şükkar: Şükker, şeker.



- T - Harfi



Taam: Yemek.



Taam-ı latif: İyi yemek, seçme yemekler.



Tabak:



Düz ka, yassı çamçak;içine ekmek konan, türlü biçimde ve büyüklükte cam ve billur kap.

Tabak gibi düz ve yayvan nesne.



Tabak-ı kaymak: Kaymak tabağı



Tadımlık: Bir yiyeceğin tadına bakacak kadar küçük miktar.



Takım Yemeği: Burdur’da çeşitli törenlerde verilen bir tür davet yemeği: Pirinç çorbası, çekme(etli pilav), bamya, yazsa yeşil;kışsa kuru fasulya, irmik helvası, bulgur pilavı



Tamas: Kara erik kutusu.



Tane: Tahılların ya da salkım durumundaki meyvelerin her biri.



Tane tane oluncaya kadar: Taneli yemeklerde pişirme kıvamını anlatmak için kullanılır.



Taplama: Bazlamaç



Tas:



Yuvarlak dipli maden kap:Çorba tası, hamam tası, sefer tası, su tası.

Yarım gaz tenekesinden ibaret bir tahıl ölçüsü.

Taşım: Yemeğin taşacak kadar kaynaması:



Tatık: Tatacak miktar, yudum;bir çeşni olarak yetecek kadar küçük bir miktar;yemeğin tadını anlayacak kadar alınan küçük miktar.



Tatlı Kabuk: Hamur ve tatlılarda kullanılan bir baharat çeşidi



Tatlı kaşığı: Tatlı yemeğe mahsus kaşık çeşidi



Tavlanmak: Kilo almak, semiz.



Tay:



Denk.

At yükünün denk olan bir yanı;hayvan yükünün bir dengi;bir yük hayvanının yarı yükü, balya.

Karşı ağırlık, denge unsuru. Okkadan fazla gelen büyük turası.

Tekne: Ber ağaç kütüğünün uzunlamasına oyularak yapılan ve içinde hamur yuğurmak ve çamaşır yıkamak için kullanılan kap; ağaçtan, taştan yayvan, uzunca kap.



Tellal: Bir şeyin satılacağını veya bir haberi halka duyuran kimse.



Tel tel olmak:Yemeklerin kıvamında piştiğinde aldığı şekil



Teneke: Kalay kaplı saçtan, tenekeden yapılmış kaplar: Gaz tenekesi, zeytin yağ tenekesi.



Tennur: fırın. tandır.



Tepeleme: Doruklu, tepeleme doldurma;kabın yanlarından taşıp dökülecek biçimde doldurulmuş olan.



Tepsi: İçinde hamur işleri kızartılan, yemek yenilen, kahve yada çay gibi şeyler konulan, çoğu madenden ve bakırdan yapılmış düz ve türlü biçimlerde ufak tabla



Terbiye etmek:



Et gibi bazı malzemelerin yumuşamaları için zeytinyağı, soğan, , karabiber, sarımsak gibi baharat ve otlarla bir süre bekletilmesi.

Yemeklerin duru olan sularının un, yumurta, yoğurt limon gibi malzemelerle koyulaştırılması



Terek: Mutfakta kapların konulduğu yer



Teşt: Büyük leğen



Tevek: Asma, kabak ve bitkilerin yaprakları



Tez: hızlı, çabuk.



Tezyin: Süsleme.



Tınaz:Dövüldükten sonra savrulup taneleri biriktirilmiş ürün yığını.



Tike: Küçük küçük doğranmış et parçaları, lokma parçası



Tirta: Un kavurması.



Toklu: Altı aylıkla bir yaş arasındaki kuzu.



Tokurcun: Küçük buğday demetleri kümesi, küçük yığın, çeç.



Top:Herhangi bir nesnenin bütün kitlesi, Demet:



Topak: Toparlak, yuvarlak, küme ve top halinde olan: Üç topak peynir;bir topak hamur.



Topan: Yuvarlak



Torba: Küçük, yuvarlak ve kıldan olmayan çuval, göynük.



Toyga: Yoğurtlu pirinç buğday ya da bulgur çorbası;hamur yemeği; sebze çorbası.



Toz: Bazı besin maddelerinin gözle seçilemeyecek derecede küçük parçalara ayrılması.



Tulhan/ Tul-hane: Süthane, yağhane.



Tuluğ: Koyun ya da keçi tulumu.



Tuluk: Dikişsiz kap yaptıkları, bütün çıkarılmış koyun, keçi ve sığır derisi: su tululuğu;bal, pekmez tuluğu.



Tulum:



Bir kap olarak kullanılmak üzere hayvandan bütün çıkarılmış deri.

İçi kürklü bir giyecek yapmak için hazırlanmış, dörtgen biçiminde bir çift kürk parçası



Tutam:



El ve avuçla tutulup alınacak miktar;apaz, avuç, avuç dolusu:

Ölçü dört parmak genişliği bir tutamdır.3) Uzun bir nesnenin yumulmuş bir el ile hesaplanan ölçüsü

Tuzlama : Yiyeceklerin bir süre bozulmadan saklanmasına yarayan yöntem ve bu yolla hazırlanan yiyecek.



Tülbentten geçirmek: Süzmek



- U - Harfi



Uğra: Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için kullanılan kalın un



Umaç: Kavurma helvası



Unlamak: Una bulamak



Un ufak: Çok küçük parçalara ayrılmak



- Ü - Harfi



Üç Tencere: Uşak’ta çorba, et, pilavdan kurulu yemeklere verilen ad. Özellikle Aşure pişirildiği gün fakirlere yapılırdı.



Ünlemek: Davet etmek



Üstü basacak kadar: Yemeğin üstüne kaplayacak kadar



Üstünnen: Üzerinden.



Ütmek: Tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarının alev üzerinden geçirilerek ince tüylerinin temizlenmesi



- V - Harfi



Vakt-ı sahur: Sahur vakti



Vasf-ı şerbet:

1. Şerbet, içilecek tatlı şey;

2. bardakla müshil olarak içilen ilaç

3. bazı maddelerin suda eritilmişliği.



Velime: Kahramanmaraş’ta düğünün dördüncü günü erkeklere verilen davet yemeği: Etli pilav, lahmacun, salata, çarşı tatlısı





- Y - Harfi





Yağlık: Büyük mendil, çevre.



Yağ tavlamak: Yağ kavurmak



Yalıngat gözleme: Şebitin yağlanmış hali.



Yamak:

1. Bükülmüş kağıttan ve bezden yumru top, topak.

2. Yoğrulmuş hamuru açmak üzere hazırlanmış ve toprak yapılmış parça, hamur yumağı.

Yayık: Özellikle iki başına bağlı iplerle asılıp sallanarak sütten yağ çıkarmaya yarayan bir tulum: dar ve uzun bir fıçı biçiminde tahtadan yapılmış ve içindeki süt yayık tokmağıyla dövülerek yağ çıkarılan alet:



Yazmak: Hamur açmak



Yangaç: Çekirdeği çıkarılmış kayısı



Yanıç: İçine ıspanak, peynir ya da yumurta konularak sacda pişirilen bir börek cinsi



Yaymağı: Taze yağ



Yengelik: Kütahya’da düğün günü kız evinde pişirilen yemekler



Yepilmek: İncelmek



Yıldız kökü:Yer elması



Yudum: Bir defada yutulacak miktar



Yuğa: ortası delik geniş ekmek.



Yumak: küçük top Hamur



- Z - Harfi



Zahan: İçinde yemek ısıtılan veya yumurta gibi şeyler pişirilen, derinliği az, metal kap.



Zahma: etli pilav



Zar: Bazı yiyecek maddelerini küp biçiminde küçük küçük keserek bölmek



Zenbil: Hasırdan ya da hurma liflerinden örülmüş kap.



Zerre: Pek ufak parça



Zevrak: hıyar



Zeytun: Zeytin



Zini: Büyük yuvarlak tepsi, sini.



Zinik: Körpe salatalık



Ziron: Kılçıksız buğday.



Ziyade:

1. artma, çoğalma.

2. artan, fazla kalan. 3)çok bol. 4) aşırı fazla

Zülbiye: Yağda pişirilen hamur yemeği.

Kaynak: http://www.turkish-cuisine.org/dictionary_det.php?s=1&Pages=Dictionary

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.