16 Aralık 2009 Çarşamba

Hz. Mevlana'dan..


Mevlananın ölüm yıldönümü.
Bilindiği gibi Mevlânâ, ölümünün düğün günü olduğunu belirtmiş ve ardından matem tutulmamasını istemiştir. Bu nedenle Mevlânâ'yı sevenler Şeb-i Arus gecesini onu anarak geçirmeye çalışırlar.
Mevlana'dan iki yemek hikayesi
Açlık, ördek ve biberli pilav
"Muineddin Pervane'nin damadı Mecdeddin Atabek Mevlânâ'dan çile çıkarmak için ricada bulundu. Mevlânâ ona izin verdi. O da medresenin bir hücresinde halvete girdi. Birkaç gün sonra açlığı galip geldi; çünkü Mecdeddin naz ve rahat içinde yaşamaya alışmıştı. Yanında da kendisinin bir dert ortağı, sırdaşı vardı. İkisi açlığa bir çare bulmak için anlaştılar. Bir gece hücrelerinden çıkıp dostlarından birinin evine gittiler, açlıklarını anlattılar. O da bunlara yağlı bir ördek ve biberli pilav hazırladı. İkisi yemeği yediler ve giderek hücrelerine kapandılar. Sabah Mevlânâ Hazretleri adetleri üzere hücreye gelerek mübarek parmaklarını kapıya koyduktan sonra kokladı ve 'Tuhaf şey! Bu hücreden riyazet kokusu değil, ördek ve pirinç kokusu geliyor. Müridin kendini olgun şeyhe teslim etmesi lazımdır ki şeyh onun her derdine göz kulak olsun ve onu maksadına eriştirsin', buyurdular. Bunun üzerine iki arkadaş hücrelerinden çıkarak Mevlânâ'nın ayağına kapandılar ve günahlarının affedilmesini dilediler". Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri 1.s: 257.
İkinci hikâye ise etli pilavla ilgili:
"Bahaedin-i Bahri hikâye etti ki: Emirliğim zamanında Çelebi Hüsameddin hazretleriyle sık sık sohbette bulunurdum. Mevlânâ Hazretleri ile henüz tanışmamıştım. Bir gün Çelebi Hüsameddin evimi şereflendirmişti. O anda Mevlânâ Hazretlerinin de merdivenlerden çıktığını gördüm. Mevlânâ, 'Emir Bahaeddin, Çelebi hazretlerini bizim elimizden kapmak mı istiyorsun?' dedi. Mevlânâ oturunca yemek çıkarmayı düşündüm. Mevlânâ tam bu sırada, 'Bir şeycik getir.' buyurdu. Hizmetçiye Rumca 'Hazır neyin var?' diye sordum. Hizmetçi 'Şimdi yemek yedik, bulaşık için tencereye sıcak su koydum.' dedi. Mevlânâ 'O tencereyi getirsin' dedi. Sonra sahan ve kâseyi istedi, kendi eliyle tencereden kâseye biraz koydu. Bu koyduğunun kızartılmış etli pilav olduğunu gördüm. Güzelliği ve tadı bakımından eşsizdi. Hepimiz boş tencereden bu kadar yemeğin nasıl çıktığına şaşırıp kaldık. Mevlânâ, 'Bu Tanrı tarafından gelmiş bir gayb yemeğidir. Onu yemek gerekir.' buyurdu". Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri 1.S: 264.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.